Kamuoyu yoklamalarının değişmez sorusudur: Yarın seçim olsa yahut bu pazar sandık kurulsa partiler ne oy alır?
Daima kararsızlar yüksek çıkar. Kararsızların yüksek oluşunun nedeni yarın seçim olmayacağını bildikleri içindir.
Bu sebeple kararsızların partilerin oy oranına nazaran dağıtılmış formu birden fazla vakit gerçek sonucu vermez. Aslında partilerin çıplak oyu da vermez. Zira yarın seçim yoktur. Seçim olacağı güne kadar neler değişir Allah bilir.
Şöyle bir örnek vereyim. Geçen bahar aylarındaki Türkiye ile bu bahardaki Türkiye bir mi? Geçen yıl mayıs ayında dolar 8 lira civarında enflasyon yüzde 19’lardaydı. Bu yıl dolar 17 liraya yaklaştı resmi enflasyon yüzde 70…
Seçmen davranışı çok değişmiştir. Bırakın geçen yılı, ekim ayını dikkate alın. Altı ayda hayat o denli değişti ki seçmen tercihinin tıpkı kalması mümkün değil.
Tıpkı kalıyorsa esasen o ülkede sorun vardır…
Doğal şartlar değişince siyasi partilerin söylemi de değişiyor. 2015 yılının 7 Haziran seçimini hatırlayın. Beş ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerini düşünün. Ülkenin gündemi nasıl değişmişti. Partilerin söylemi de değişti. Seçmen davranışı da…
Bu sebeple yarın seçim olsa sonuç ne olur başlıklı anket sonuçları beni tatmin etmiyor. Açıkça çok prestij etmem. Hele Türkiye üzere ülkede!..
Dedim ya sekiz ay evvel orta dereceli fakat baş edilebilir enflasyon problemimiz vardı bugün ekonomik buhran var ve baş edilemez enflasyonla karşı karşıyayız.
Bu yazıda yarın seçim olsa klişesini kullanmak istiyorum lakin diğer bir açıdan yaklaşarak. Bu Pazar seçim olsa partiler meydanlarda ne söylerdi?
Bilhassa Erdoğan… Sonra Bahçeli…
Muhalefet partileri hangi yakıcı mevzuyu kampanyaların lokomotifi yapardı. İktidara nereden yüklenirlerdi. Hangi düşünceyi büyük problem yaparlardı.
En çok Erdoğan’ı merak ediyorum…
Zira bundan dört yıl evvel ‘bu kardeşinize dayanak verin faizle, kurla, enflasyonla nasıl gayret edilir’ görün diyerek oy istemişti.
Birebir seçmenin önüne gidip birebir şeyleri söyler mi?
Tekrar enflasyonla baş etmek için oy ister ml?
Yoksa hesap mı, özür mü diler?
Yoksa!.. Şu nedenle yapamadım bu nedenle yapamadım diyerek mazeret mi bulur? Dış güçlere bağlar mı? Zira ortağı Bahçeli çoktan bağladı bile. Hayat pahalılığı bile dış mihraklar yüzünden dedi. Fiyatları onlar artırıyor, iktidarımız muvaffakiyetle uğraş ediyor dedi çıktı işin içinden.
Erdoğan da tıpkı politikayı izler mi?
Türkiye iktisadı şöyle büyüdü, bu türlü büyüdü dese vatandaş güzel de ben küçüldüm küçülmek ne demek ezildim diyebilir…
İhracatta rekor kırdık dese vatandaş ben konutuma giren ekmeğe bakarım, Buğdayı bile dolara bağladınız öldük bittik diyebilir.
Erdoğan yarın seçim olsa ekonomiyi ağzına almaz/alamaz…
Ne der o vakit?
Mevzuu diğer problemler üzerine kurar, bol ölçüde Batı’yı kabahatler. NATO’nun kazık attığını söyler. Dik durduğumuz için daima birlikte üzerimize geliyorlar der. Terördeki muvaffakiyetini anlatır. ABD’ye baş tutup bağırıp çağırabilir…
Lakin sığınmacı sorunu girmez. Esad’a falan çatmaz. Finlandiya’yı, İsveç’i cürümler.
Öteki ne der?
Uzaya adam gönderiyoruz demez. Derse vatandaş memlekete gidemiyoruz evvel babamızın elini öpelim sonra uzaya çıkarız diyebilir.
Öbür ne diyebilir?
Heyecan yaratmaz lakin konuşma metni dolsun diye danışmanı ‘prompter’ a eser siyaseti diye kısım açabilir; Çanakkale köprüsünü, Rize havaalanını anlatabilir.
Bu durumda da ya meydandaki kalabalıktan biri dolar 17 lira oldu diye bağırırsa…
Eski defterleri açar türban sorununu anlatır. Tekrar ah hanım kardeşlerim evvelce üniversiteye gidemiyordunuz diye göz yaşı dökebilir.
Diğer ne der?
Sabır dileyemez herhalde… Bu kardeşinize oy verin bütün problemleri çözeceğim diyemez herhalde… Karpuzun dilimle satıldığı ülkede bolluk rahmetten kelam edemez herhalde…
O halde bu pazar seçim olsa Erdoğan meydanlara çıkıp ne der?
Abdülhamit Han’a saldırıyorlar demenin ötesinde ne der?
Sizce?…